Düşünmeniz Gereken 6 Basit UX Hatası
UX(User Experience – Kullanıcı Deneyimi), sunulan bir hizmeti kullanıcının istek ve ihtiyaçlarına basit ve hızlı bir şekilde cevap vererek onda bir değer algısı yaratacak hale getirmek adına atılan adımlar olarak tanımlanabilir. Buradan yola çıkarak da UX’in dijital pazarlamanın en büyük iki hedefi için şart olduğunu söyleyebiliriz: Kullanıcıları müşteriye dönüştürme, ve marka – yeni müşteri arasındaki bu ilişkinin uzun soluklu olmasını garanti altına alma.
Geçen hafta yayınlanan, A/B Testlerinde Sık Yapılan 4 Hata başlıklı yazımızda, dönüşüm oranı optimizasyonununun en popüler uygulamalarından olan A/B testlerine ve bu testler yapılırken düşülen basit hatalara değinmiştik. A/B testleri, SEO bir yana dönüşüm amaçlı hemen her uygulamayı kapsayan UX’in önemli bir kulvarı… Ve ne yazık ki, aynı A/B testlerinde olduğu gibi, genel olarak UX alanında da oldukça basit, ve sonuçları bir o kadar ciddi hatalara düşülebiliyor. Bu yazıda da bu hatalara değineceğiz.
İşte, web sitesi tasarım ve uygulamalarında sık düşülen, fakat kullanıcı deneyimine önem veriyorsanız –ki vermelisiniz- düşmemeniz gereken 6 basit hata:
1- Formlarda Gereğinden Fazla Alan Kullanımı
HubSpot’tan Dan Zarrela, 40.000 kadar kullanıcıdan elde edilen verileri analiz ettiğinde, formlardaki alanların sayısı yalnızca 4’ten 3’e düşürüldüğünde bile dönüşüm oranının neredeyse %50’lik bir artış gösterdiğini kaydetti. Eğer “Bu kadar basit mi?” diyorsanız, buradaki ana fikir de o zaten…
Söz konusu ister bir abonelik formu, ister bir iletişim formu olsun, gereğinden fazla alan kullanmanız geri dönüşleri önemli ölçüde azaltacaktır.
2- Uzun Metin Blokları
Söze yine bir istatistik ile girecek olursak; Chartbeat’in verilerine göre, kullanıcıların %55’inin, web sitelerinde 15 saniyeden az vakit geçirdiğini görüyoruz. Başka bir deyişle eğer hala bu yazıyı okuyorsanız eksik olmayın fakat uzun yazıların web sitelerinde pek rağbet görmediğini kabul etmek için açıkçası artık bir istatistiğe bile ihtiyaç bulunmamakta.
Beynimize iletilen verilerin %90’ı görsellerden oluşuyor ve bu görseller beynimizde yazıya oranla 60.000 kat daha hızlı işleniyor. Dolayısıyla, web sitenizde kesinlikle yazmak zorunda olmadığınız yazılara yer vermeyin, ve yazı – görsel dengesini bu verileri göz önüne alarak kurun.
3- Responsive Olmayan Tasarım
Responsive terimi -keşke dilimize hazırcevap olarak yerleşseydi- görüntülendikleri cihazın ekran ayarlarına uyum sağlayabilen tasarımları tanımlamak için kullanılıyor. Günümüzde mobil kullanım oranının ne boyutlara geldiği düşünüldüğünde de responsive tasarımların ne kadar büyük önem taşıdığı görülebilir. Eğer siz de sitenizi tasarlar ya da tasarlatırken bunu göz önünde bulundurmazsanız, bu size dönüşüm oranları açısından oldukça pahalıya patlayacaktır.
4- Uzun Yüklenme Süreleri
İki madde önce verdiğimiz istatistikte, kullanıcıların %55’inin bir web-sitesinde 15 saniye bile duramadığını belirtmiştik. Şimdi bu sitenin açılmasının 7 saniye sürdüğünü hayal edin. Eğer kullanıcıyı etkilemek için 8 saniyeniz kaldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü kendisi sitenizi çoktan terk etti bile… Evet… Günümüz kullanıcısının dikkat aralığı olabildiğince kısa, sabır seviyesi olabildiğince düşük ve ağır açılan bir sitede harcayacak 7 saniyesi yok. Özellikle de etrafta bu sitenin yüzlerce alternatifi varsa… (bkz: Rakipleriniz)
Ayrıca hatırlatmakta fayda var ki; web-sitesinin ağır açılması, arama motoru sonuçlarındaki sıralamasını da olumsuz etkiliyor (bkz: SEO). O yüzden başka şeylerden tasarruf edin ve sitenizin olabildiğince hızlı açılması için yapılabilecek ne varsa yapın, yaptırın.
5- Belirsiz Bir Call-to-action Butonu
Her web-sitesinin bir amacı vardır. Kullanıcıları müşterileriniz arasına katacak olan call to action butonları da bu amaca ulaşma yolundaki belki de en kritik adımdır. Dolayısıyla kullanıcılarınıza sıradaki adımın ne olduğunu, onların gözünü çıkartmayacak ama gözden kaçması da imkânsız olan bir call to action butonu ile göstermelisiniz. Eğer bu buton sitenin tasarımı içinde kayboluyorsa, siz de kazandığınızdan fazla müşteriyi kaybettiğinizden emin olabilirsiniz.
6- Grafikler, Renkler ve Fontlarda Abartıya Kaçma
İkinci maddede, görsellerin önemine işaret etmiştik. Fakat buraya kadar geldiyseniz “basit ve öz” yaklaşımının UX’de ne kadar önemli olduğunun da farkına varmışsınızdır. Bu, görseller söz konusu olduğunda da geçerli. Kısacası, eğer web siteniz bir Willem De Kooning tablosunu andırıyorsa, sizi anlayanların sayısı da onu anlayanlarınkinden pek fazla olmayacaktır.
Recent Comments